Tansiyon İlacı Derken Nerelere Geldik

Merhabalar sevgili bilim dostları,

Biliyoruz, şaşırdınız. “Oha böyle bir sayfa mı vardı?” dediniz. Ben de en az sizin kadar şaşkınım ama evet, bir yazıyla karşınızdayım. Zira baktım yapacak çok işim var, dedim ki neden o zaman Bilim Ne Güzel Lan’a bir yazı yazıp yapmam gereken her şeyi ertelemiyorum? Aslında bu yazıyı uzun zaman önce hazırlamıştım ancak bağzı dış mihraklar engel oldu, yayımlayamadım. Neyse ki 2023’te Lozan Antlaşması son buldu da yazıyı yayımlayabilir hale geldik, yoksa biliyorsunuz ülkemizin çok büyük yazı madenleri var ama çıkartmamıza izin vermiyorlar.

Peki, ne hakkında konuşacağız? Yeni bir ilaç üretmek nedir, nasıl yapılır, evde basit malzemelerle nasıl ekonomik ilaç üretebiliriz gibi konular hakkında konuşacağız zira biliyorsunuz dışarıda içine ne koydukları belli değil, en güzel evde temiz temiz kendiniz yaparsınız. Öncelikle, yeni bir ilaç üretmek çetrefilli iştir. Bunun faz 1 çalışması var, faz 2 çalışması var, hatta ve hatta 3 ve 4 bile var. İlaç üreten şirketler de diğerleri gibi birer şirket. Yani kâr etmeleri lazım. En azından mevcut durumda kâr etmeleri lazım, yoksa gerçekten “kâr etmeleri lazım mı” konusu ayrı bir tartışma. Yani bu üretilen ilacın satması gerekiyor.  Zira araştırmacıların maaşları var, dükkânın daha boyası duruyor, arabanın taksiti bitmemiş derken ilaç araştırmaları tahmin edilenden daha karmaşık ve pahalı bir sürece giriyor. Kimi zaman ilaç laboratuvar deneylerinde çok iyi giderken, yani hücre düzeyinde araştırmalar ve hayvan deneylerinde her şey yolundayken sağlıklı bireylerde (hiçbir hastalığı olmayan dümdüz insan) yapılan denemelerde çok fazla yan etki veriyor. Kimi zaman ise bu yan etki çok “sert” sonuçlara yol açabiliyor. Evet, konumuz boyunca sadece böyle kalitesiz, bel altı espriler yapacağım çünkü hem henüz ergenlikten çıkamadım hem de sildenafil isimli etken maddeden bahsedeceğiz ki kendisi Viagra’nın etken maddesi oluyor.

Azıcık bilimsel konuşayım da sözüm dinlensin: Sildenafil fosfodiesteraz 5 inhibitörüdür, etkisini cGMP’nin yıkımını artırarak gösterir. Esasen etkisi damarların genişlemesidir (vazodilatasyon). 1980’lerde Pfizer’ın göğüs ağrısı ve hipertansiyon için yaptığı ilaç araştırması neticesinde geliştirilmiştir. Arkasındaki mantık şudur: kalp damarların sıkışınca kalbe yeterli kan gitmez, göğüs ağrısı oluşur, bu sıkışmayı böyle bir ilaçla açarız, göğüs ağrısı geçer. Ani göğüs ağrısı için uygun olabilecek bir tedavi. Aynı zamanda bütün damarlarda genişleme yaptığı için kan basıncı düşer, hipertansiyon tedavisi için de kullanabiliriz, böylece kronik hipertansiyon tedavisinde kullanılabilir, uzun vadede ise kalbin kan akışını arttırdığı için de kalp koruyucu bir ilaç olur. Aslında oldukça mantıklıdır, moleküler seviyede her şey düzgün çalışır ve hayvan deneyleri başarılı geçmiştir. Sonrasında ise olası yan etkileri gözlemlemek ve doz ayarlamasını yapmak için sağlıklı bireylerde ilaç denendiğinde katılımcıların artan ilaçları getirmek istemediklerini, hatta daha fazla ilaç almak için türlü türlü oyunlara girdiğini gören ekip kuşkulanır. Standart deneylerde ilaçların bir kısmı artar, bir miktar fazla verilir ne olur ne olmaz diye. Artanları da denekler geri getirir çünkü ne yapacak yani fazla ilacı. E geri getirmiyorsa demek ki bir şey yapacaktır, araştırmacılar acaba bunlar ne yapıyor olabilir bu ilaçla diye düşünmeye başlarlar. Bu sırada şu fark edilir: ilaç bütün damarları açıyor, her yere kan akımı artıyor. Amaç hipertansiyon ilacı olunca tabii sadece kalbe odaklandık ama “tüm damarlar” açılıyor. Her yere kan akışı artabiliyor, öyle olunca da sabahlar olmuyor.

Bu noktada ilacın ticari değeri katlanıyor zira kalkmayan bir penis, yüksek tansiyondan daha utandırıcı görülüyor. Pfizer ticari değeri az, diğer tansiyon ilaçlarından yalnızca biri olacak bir ilaç bulmak için çıktığı yolda inanılmaz kâr getirebilecek bir erektil disfonksiyon ilacı elde ediyor. Göğüs ağrısına çözüm bulmak, kalp hastalığına çare bulmak falan bunlar hava cıva. Tabii bütün araştırma ve pazarlama süreci bu sefer erektil disfonksiyon yönüne dönüyor. Zaten bu ilaç günümüzde de tansiyon ilacı olarak kullanılmıyor, hatta kalp sorunları olanlara önerilmiyor çünkü tansiyonu gerçekten düşürebiliyor. Kalbiniz zaten yeterli beslenmiyorsa tansiyon düşüklüğü bunu daha kötü yapabilir.

Viagra’nın ticari başarısı muazzam. Bu diğer firmaların da iştahını kabartıyor, hem muadili ilaçlar üretilmesi anlamında hem de daha etkili versiyonlarını üretme anlamında herkes araştırmaya başlıyor. Benzeri bir ilaç daha bulunuyor, “tadalafil” etken maddesi ortaya çıkıyor. Etki mekanizması tamamen aynı, fark olarak kanda daha uzun süre kaldığı için daha uzun süreli etki yapıyor ki bu nedenle kendisine “hafta sonu ilacı” diyorlar, 36 saatten uzun süre etki gösterebiliyor.

Yıllar geçtikten sonra bir grup araştırmacı demiş ki, ya biz kalp hastalığına çare olmak için yola çıkmıştık, vardığımız noktada elimizde çük ilacı var. Bu böyle mi olmalı, biz bu maddeyi sadece çük için mi düşünmeliyiz? Bunun üzerine bir araştırma başlatmışlar. Zaten durduk yere oturayım da çük ilacı üstüne yazı yazayım demedim, bu araştırmanın neticesine dair makaleyi gördüm de yazmaya başladım. Şu makalenin yazarları, “Yav bu ilaçlar ile katekolaminler (adrenalin, noradrenalin ve dopamin, yani kalbin daha hızlı ve güçlü atmasını sağlayan maddeler) arasında pozitif bir ilişki var aslında, kalp yetersizliğinde de kalbin katekolamin cevabında (yani katekolamine yeterli cevabı vermiyor, bunlar gelse de atması gereken hız/güç ile atmıyor) bozukluk var, o zaman kalp yetersizliğinde kullanabilir miyiz çük ilacını? Bu etken madde kalbin katekolamine verdiği cevabı güçlendirebilir mi?” diye bir soru sormuşlar. Denedikleri etken madde: tadalafil. Sonuç olarak koyun kalbi üzerindeki denemelerinde kalbin hücre iskeletinin yenilenmesi ve kalbin katekolaminlere cevabının iyileşmesi sonuçlarını almışlar. Bu da hem kalbin daha güçlü atmasını sağlayıp kalp kapasitesinde toparlanma sağlıyor hem de hücre iskeletinin yenilenmesini sağlayarak kalbin yapısının iyileşmesine (remodelizasyon) katkıda bulunuyor. Elbette gidilmesi gereken daha çok yol var (PDE5 ve PDE11 aracılıklı yollar incelenmeli) ancak bir ilacın önce kalp sonra çük sonra tekrar kalp için kullanılması heyecan verici. Hem araştırma dizaynı anlamında heyecan verici hem de piyasa baskısıyla sapılan yoldan olması gerekene geri dönüşe şahit olmak güzel.

Bir penis gerçekten kalkmalı mı? Şirketler daha çok kâr getirecek ilaca mı odaklanmalı yoksa daha fazla hayat kurtaracak ilaca mı odaklanmalı? Daha çok kâr getiren ilaç, talep olan ilaçtır; bu nedenle insanlara istediği şeyi vermek o kadar kötü bir şey midir? Kalkmayan bir penissiz hayat, hayat mıdır? Bunların hepsi ayrı birer tartışma. Bu tartışmaların hepsi birbirinden kıymetli ama bu konular hakkında iki kelam etmek için bütün tartışmaların nihai sonucuna varmayı beklersek de hiç konuşamaz hale geliriz. Bu nedenle yazıda eksik/hatalı gördüğünüz yer varsa affola ancak hayat sizin her şeyi tartışıp ölçmenizi beklemeyecek kadar hızlı akıyor.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, artık üç sene sonra mı olur beş sene sonra mı olur bilmiyorum.

The following two tabs change content below.

Ufuk Gökçek

“Gel de tıp hakkında yazı yaz,” dediler, daha gelmeden bir yazı yazdı. Fakat sonra kendisini gören olmadı. Boş zamanlarında tıp okuyor, kalan zamanlarında ne yaptığını kimse bilmiyor. Bilimi sever, sahtebilimden nefret eder, birayı ise daha çok sever.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.