Tekerleği tekrar icat etmek ve adını “IDöner-tech” koymak…

…ve belli olmasın diye tekerleği mavi neon ışıkları ile kaplamak.
Heatball: Almanya’da Siegfried Rotthaeuser isimli bir mühendis ve bacanağı, evleri ısıtmak için dahiyane bir çözüm bulmuşlar. Küçük sıcaklık topları – Heatball! Bu sıcaklık toplarını alıyorsunuz, elektriğe takıyorsunuz ve ısınmasını istediğiniz yerde tutuyorsunuz. Yemek olabilir, oda olabilir, bebeğin yanına koyabilirsiniz, şeye koyabilirsiniz… İşte anladınız, ısınma amaçlı bir icat.
Sorun şu ki, bu küçük sıcaklık topları aynı zamanda ışık veriyor. 75 Watt kadar. Tahmin edeceğiniz üzere, bu sıcaklık topları aslında 75 Watt’lık ampuller. Bildiğin, tungsten ampul bu. Ampulü ısıtıcı olarak satıyorlar. Ama haksız değiller; ampullerin beğenilmeyen tarafı, tüketilen enerjinin %5’inin ışığa, %95’inin ise kendini ısıtmaya harcanmasıydı. Şimdi bu iki kafadar, ampullerin %95’lik kısmını kullanmak istiyorlar ve buna ısıtıcı diyorlar. Avrupa’da eski tip ampuller tasarruflu olmadığı için yasaklandığından, ampulleri ısıtıcı olarak satmak bu yasağın etrafından dolaşmış.

“Kim alır ki?” Valla 1,69 Euro’ya satmaya başlamışlar ve ilk üç gün içinde 4000 tane sipariş almayı başarmışlar.

Site burada: http://heatball.de

Vallahi şaka değil. İkilinin esas amacı Avrupa’daki ampul yasağını trollemek olsa da, bildiğimiz ampulu ısıtıcı olarak satıyorlar mı, evet.

Lyft Shuttle: Taksiciliği değiştiren şirketlerden Lyft, ABD’de sayılı şehirlerde büyük arabalar almaya başlamış. Bu şehirler henüz yalnızca San Fransisco ve Chicago. Amaç, insanların kendi özel arabasını taksiye çevirmesinin yeterli olmadığı durumlarda bu büyük arabalarla daha fazla yolcu taşımak.

Hmm… Lyft’in kendi aldığı büyük arabalarla, cüzi ücrete çok fazla yolcu taşımak ve bu servisi belli başlı rotalarda yapmak. Bu… Otobüs hizmeti… Lyft otobüsü tekrar keşfetti?

Lyft bunun otobüs olmadığı konusunda ısrarlı. Otobüs değil diyor.

“Kendi büyük arabalarınla yapmıyor musun bu hizmeti?”
“Evet.”
“Yolcular sıkış tepiş gitmiyor mu gideceği yere?”
“Evet.”
“Bu servisi belli başlı rotalarda vermiyor musun?”
“Evet.”
“E bu otobüs?”
“Yok, otobüs değil.”
“İyi, otobüs değil diyorsan otobüs olmasın o zaman.”

The Collective: Londra’da The Collective isimli yeni bir şirket, AirBnB gibi yeni bir ev paylaşma konsepti kurmuşlar. (Cümle bu şekilde çok havalı duruyor ama benimle kalın, okumaya devam edin. Valla havalı mavalı değil. Yazının sonuna ‘salçalı ekmek’ yazayım da biraz havasını alsın bari.) Bu servisin ismi co-living. Diyelim ki büyük bir şehirde çalışıyorsunuz. Birtakım yabancılar ile ofisinizi paylaşıyorsunuz. Neden evinizi de yabancılarla paylaşmayasınız? Bu şirket de bu servisi sunuyor.

Yabancılarla ev paylaşmak… Yani ev arkadaşlığı. Yani ev arkadaşlığını tekrar keşfettin ve farkında değilsin.

The Collective: “Yok, valla ev arkadaşlığı değil. I ıh. Alakası yok.”


Bir iş başlatmak istiyorsanız ama fikrinizin olmadığını düşünüyorsanız, bu örnekler fikre de ihtiyacınız olmadığını gösteriyor. Başlayın abi, kim tutuyor sizi. Ama iş başlatmadan önce en azından bir arama motoru kullanmayı öğrenin. Hatta mümkünse işe arama motoru kullanıp bir iki kelimeyi aratabilen kişiler alın.

 

Salçalı ekmek

 

Yazar: Bilgecan Dede.

The following two tabs change content below.

Bilgecan Dede

Hukuğa kafası basmadığından meslek okuluna gitti bu. Ondan sonra gâvur bir ustanın yanına çırak verdiler eli iş tutsun diye, çok şükür ustalığını kazanmış ondan, şimdi de usta olmuş çalışıyor. Eli yüzü düzgün biriyle de evermişler. Ben diyorum, “Bak ileride torun combalak olacak, gel bir şirkette işe başla.” Ama dinlemiyor ki, asi biraz bu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.