Otizmin farkındayız

Daha iphone çıkmamışken, hatta daha cep telefonu çıkmamışken (düşünün!), henüz internete çiyuvv çiyuvv uvv rrrr didong diye ses çıkaran
bir modemle telefon hattı üzerinden bağlanırken, herkesin evinde tek kanallı televizyonlar varken bir film seyretmiştik. Filmin adı Yağmur Adam’dı. Filmin adının neden Yağmur Adam olduğunu hatırlamak zor. Ama konumuz bu değil.

Başroldeki Dustin Hoffman, otizmli bir dahiyi canlandırıyordu. Kardeşi de Tom Cruise. Tabi o zamanlar Tom Cruise ortalığı yıkıp geçiyor, bütün kızlar adama hasta, Top Gun sonrası falan, acayip prim yapıyor adam. Rolü de uygun olmuş, bencil mi bencil, artis mi artis genç kardeş. Bunun babası ölüyor ve böylece öğreniyor ki babası arabası dışında tüm servetini bir bakımevinde kalan ve varlığından haberdar olmadığı ağbisine bırakmış. Ağbi otizmli. O da nesi? İşte ilk o zaman duyuyoruz otizm diye birşeyin olduğunu. Bir daha da duymadık denebilir aslında.

Filmde küçük kardeş ağbisini punduna getirip servete konmayı planlıyor, fakat tabi ki Tanrı bu planlara gülüyor ve filmin sonunda etle tırnak gibi oluyorlar ve serveti falan gözü görmüyor artık kardeşin. Biz de gözyaşları içinde uzun süre filmin etkisinde kalıyoruz. (tamam gözyaşı biraz abartı oldu ama film çok duygusal lan). Bu arada ağbiyi kumarhanelere götürüp bir güzel para da kazanıyor çakal kardeş. Macera üstüne macera. Filmin Oscar ve bilimum milyon tane başka ödül aldığını söylememize gerek yok. Hem oyunculuk hem hikaye hem karakterler çok sevildi o zamanlar.

Biz de o zamandan beri sanıyoruz ki tüm otizmliler dahiler, böyle kafadan acayip matematiksel hesaplar yapıyorlar, herşeyi hatırlıyorlar, süper zekiler. Hepsi kumarhanelerde dolaşıp acayip para kazanıyor falan.

Meğer kazın ayağı öyle değilmiş. Zaten otizmin ne olduğunu bilen de bir avuç insanmış. Meğer otizm bir spektrummuş. Meğersem dahisi olduğu gibi öğrenme zorluğu çekenleri de varmış. Down sendromu gibi kromozom sayısına bağlı bir şey de değilmiş. Ve bazı durumlarda dışarıdan baktığımızda hiçbir şey anlamazmışız. Eğer bir çocukta göz teması kurmama, ismine tepki vermeme, dönen şeylere ekstra ilgi gösterme (hangimiz göstermeyiz ki aslında), bazı hareketleri sürekli olarak tekrarlayarak yapma gibi belirtiler varsa bir psikiyatriste gösterilmesi tavsiye ediliyor. Çünkü otizmli olma olasılığı yüksek ve 3 yaşından önce teşhis konulursa, doğru eğitimle büyütüldüğünde akranları ile uyumlu bir hayat yaşayabiliyor.

Dünyada şu anda doğan 68 bebekten birinin otizmli olduğu düşünülüyor. Bu rakam son 30 yılda inanılmaz artmış. Özellikle 1988’den sonra (hmm? film de 1988 yılında çekilmiş? zamanlama manidar). Bu nedenle artık epidemik, yani salgın hastalık olarak da görülüyor. Şimdilik tek tedavisi eğitim. Beslenmenin de tedaviye yardımcı olduğu söyleniyor. Fakat klinik çalışmalar o kadar az ki, birşey söylemek güç. Araştırmalar devam ediyor.

Şimdi de fantastik kısma gelelim. Otizmli bireyler etraftaki sinyalleri normal bireylerden çok daha güçlü algılıyorlar. Yani bir nevi Heroes kahramanı gibi. Veya kurt adam. Veya telekinetik yetenekleri olan biri gibi. Sesler aşırı geliyor kulaklarına, ışıklar çok parlak, renkler çok canlı. Her sinyal bir “çok” yani. O yüzden normal bireylere sıradan gelen şeyler, onlar için aşırı. Rahatsızlık veiryor. Belki de evrimin bir sonraki halkası başlıyordur kimbilir. (fakat çok attık şu an)

Ha bu arada yarın ortamlarda fazla ‘mavi’ görürseniz, Dünya Otizm Farkındalık Günü olduğu içindir.

The following two tabs change content below.

Tılsımlı Kuark

Beğendiği bilimsel haberleri kendi çapında paylaşırken bir gün, “Gel burada paylaş, bir işe yarasın,” dediler. O gün bugündür yazıyor işte. Durduramıyoruz. Mühendis ama gönlü sosyal bilimlerde. Işığı çok sever. Bir de Solvay Konferansı’na katılmak isterdi çünkü bütün favori insanları orada.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.