Hayaletler var mıdır?

Göremediğimiz varlıkların etrafta dolaştığını, bize yardım ettiklerini, bizi öldürmeye çalıştıklarını düşünmek şimdi doğruya doğru, eğlenceli.

Ama, şimdi allasen… Şu senaryo sana mantıklı geliyor mu:

Mehmet üç yüz yıl önce Anadolu’da yaşamış. Prut Nehri’nin yanında savaşırken bacağına balta gelmiş, yaşayabilmiş ve artık savaşamadığından köyüne dönmüş. Köyde Mehmet’i sevenler var, akrabaları ve hısımları var. Mehmet’in tek derdi bu sene topraktan ürün gelecek mi gelmeyecek mi olsa iyi… Görücü usulü ile evlendirilmiş. Hanımı Gül, Mehmet’i sevmiyor, adamın gönlü de başkasında. Ikisi de birbirinden mutsuz. Çocuk ölümleri çok fazla olduğundan altı çocuk yapmış, biri ölü doğmuş, biri yüzü mosmor doğmuş ve bir gün hayatta kaldıktan sonra ölmüş, diğeri iki yaşında kızamıktan ölmüş, bir diğerinin üzerine galdirik yapmak için kaynatılmış su dökülmüş ve yanığın üzerine yumurta akı sürmenin yanığa iyi geldiği düşünüldüğünden beş yaşını geçememiş; kalmış iki çocuk,biri kız biri erkek. Kız 15 yaşına geldiğinde bir gün çeşmeye su almaya giderken kaçırılmış, sonra gören olmamış; oğlan Belgrad Savaşı’na savaşması için gönderilmiş, bir daha haber alan olmamış, zaten yazma bilmediğinden kendi mektup da yazamıyor. Oğlan yazsa da, adamın gözleri artık iyi göremediği için mektubu köydeki imama okutması lazım. Üstüne üstlük, pazarda sattığı mahsulün iki kuruş parasını da devlet gelmiş vergi olarak almış. Kendi elcağızlarıyla yaptığı ev sağanak yağmurda yıkılmış. Daha otuz beşini geçmemiş adam ama saçlar bembeyaz ve barsaklarında senelerdir garip bir şey hissediyor, yüzü giderek sararıyor, aylardır kendisini halsiz hissediyor.

 

16. yy’dan bir Osmanlı minyatürü. Mehmet, garibim, elinde kürek çalışıyor.

Bir de Tolga var. Tolga günümüzde yaşıyor. Mehmet ile aynı yaşta ve hiç böyle sorunları yok. Annesinin evinde kalıyor ve habire bilgisayar oyunu oynayıp porno izliyor.

Şimdi diyorsun ki, Mehmet öldükten sonra ruhu yaşıyor, sonra da dertleri başından aşkın Mehmet’in ruhu diyor ki “Lan dur şu Şenevler Sitesinde ikinci katta yaşayan Tolga ile eğleneyim, Tolga evdeyken ışıkları açıp kapayayım, kendimi belli belirsiz göstereyim sonra kaybolayım, deli olsun.”

Yauuu, bi’ git! Benim Mehmet kadar sorunum olsa ve hayalet olsam keyif pezevengi Tolga’yı porno izlerken izlemek yerine yapacak çok daha iyi işlerim var. Ayrıca, ışık mı vardı Mehmet’in zamanında? Mehmet nereden biliyor ışığı kullanmayı?

Her neyse… Hayaletler, insanlara görünüp kaçan, insanların evlerinde manyak gibi ışıkları açıp kapatan, garip gurup sesler çıkardığı düşünülen varlıklar. Bu örnekleri bilerek verdim. Bir varlık, görünüyor, ışık anahtarı ile oynayabiliyor, ses çıkarabiliyor. Yani, etrafımızdaki enerji skalası içindeler ve basit elektromanyetik kuvvete tabiler. Sonuç olarak lambayı açıp kapatırken parmağımızdaki atomlar ışığın düğmesindeki atomlara elektromanyetik kuvvet uyguluyor ve ışığın düğmesi ile etkileşime girebiliyoruz. Eğer hayalet de bunu yapabiliyorsa, hayaletin parmağını bizim de tutabilmemiz lazım.

Eğer hayaletler bize görünebiliyorsa üzerlerine düşen fotonların bir kısmını soğurup bir kısmını yansıtıyor olsa gerek. Eğer bizim gözümüz görebiliyorsa, bu yansıttıkları ışığın dalga boyunun 400-900 nanometre arasında olması lazım. Yani hayaletlerin bir malzemeden yapılmış olması gerek. Eğer bu ışık yansıtan malzemeyi görebiliyorsanız, hayaleti tabanca ile vurabilirsiniz, hayaletin ümüğünü de sıkabilirsiniz.

Heh, CERN de bundan bahsediyor. Açıldıkları 1953 yılından beridir, çok düşük enerjilerden Higgs parçacığını bulacak kadar yüksek enerji seviyelerine kadar deney yaptılar. Bu şu anlama geliyor, bir enerji düzeyinde parçacıkları çarpıştırırsanız elektron, proton gibi parçacıkları gözlemlersiniz. Biraz daha arttırırsanız J/Psi gibi parçacıkları gözlemlersiniz. Biraz daha arttırırsanız Higgs parçacığını gözlemlersiniz. CERN, o kadar fazla enerji düzeyinde deney yaptı ki, bilinen bütün parçacıkları gözlemleyebildi. Bu gözlemledikleri parçacıklar zaten bizim bildiğimiz parçacıklar, yeni bir şey yok. Bu yüzden, hayaleti oluşturabilecek gizemli parçacıklar da imkânsız, eğer olsaydı gereken enerji düzeyinde (ışığın düğmesini açıp kapama enerji düzeyi mesela) çoktan bir ipucu bulunmuştu.

Yani, artık bilimsel bir açıklaması var: Hayaletler yok. Rahat uyuyun.

Yazar: Bilgecan Dede

The following two tabs change content below.

Bilgecan Dede

Hukuğa kafası basmadığından meslek okuluna gitti bu. Ondan sonra gâvur bir ustanın yanına çırak verdiler eli iş tutsun diye, çok şükür ustalığını kazanmış ondan, şimdi de usta olmuş çalışıyor. Eli yüzü düzgün biriyle de evermişler. Ben diyorum, “Bak ileride torun combalak olacak, gel bir şirkette işe başla.” Ama dinlemiyor ki, asi biraz bu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.