Renk Filtreleri

Renk filtrelerinin güzel bir gösterimi.

 

Fotoğrafçılıkta, pratikteki yöntemler çok değişik olmasına rağmen, temel mantık görüntünün üç ayrı renge (kırmızı-yeşil-mavi: KYM) duyarlı filtreler ile kopyasının yapılması ve görüntü istendiğinde üç filtrenin üst üste koyulmasına dayanıyor.

(James Clerk Maxwell)

Renkli fotoğrafın fikir babası, ünlü fizikçi James Maxwell (şu ışığın aynı zamanda elektromanyetik dalga olduğunu bulan, 16 yaşında konikler ile ilgili bir makale yayınlayan, Einstein’ın hayran olduğu adam). İnsan gözünde üç tane konik reseptor olduğundan, sadece KYM kullanmak insan gözünün tüm renkleri algılaması için yeterlidir. Maxwell, tüm renklerin olduğu bir ölçek ile bir çok fotoğraf çekiyor ve KYM filtresi kullanmanın yeterli olduğunu gösteriyor. Sonrasında, Thomas Sutton, Maxwell’in gösterdiği yöntem ile ilk başarılı renkli fotoğrafı, Maxwell’in verdiği ders sırasında çekiyor. Temel olarak, tek renkli üç tane filme, aynı manzaranın kırmızı, yeşil ve mor-mavi filtreleri ile üç tane ayrı fotoğrafı çekiliyor. Böylece fotoğraftaki her hangi bir noktanın hangi renkten hangi oranda alındığı bilgisi tutuluyor. Sonra da bu üç tane film, tekrar KYM filtrelerden geçirilip fotoğraf oluşturuluyor. Maxwell bu ilk fotoğrafın daha başarılı olması için mavi ve kırmızı filtrelerin daha gelişmesi gerektiğini söylüyor, ancak sonradan filtrelerde sorun olmadığı, fotoğraf haline dönüştürmede Sutton’un yaptığı bir hata yüzünden fotoğrafın pek iyi görünmediği anlaşılıyor.

(Thomas Sutton tarafından çekilen ilk renkli fotoğraf: Renkli bir kurdele).

Kodak’ın 30’larda çıkardığı ünlü film (Kodachrome) sayesinde, görüntünün üç ayrı fotoğrafını çekmek gerekmiyor. Kodak film aynı anda, aynı film üzerine üç rengin kopyasını alabiliyor.

İlk kullanılan dijital fotoğraflarda CCD (Charge Coupled Device) kullanılıyor ve 1970’lerde casusluk amacıyla kullanılıyor. Eski, kimyasal yöntemlerde ışığın ancak %2’si yakalanabiliyor, dijital fotoğrafçılıkta ise gelen ışığın %70’si yakalanabiliyor. Şu anda ise dijital görüntüde CCD en yaygın olmasına rağmen tek kullanılan teknoloji değil.

İşte tam burada, bu gif’i (cif? gif?) daha iyi anlamak için renkleri nasıl algıladığımız hakkında biraz gevezelik yapmak lazım. Bilgisayar ekranında, eğer katot tüpü, ya da LED, size kırmızı renk gösteriyorsa bu, kırmızı rengin dalgaboyunda (yaklaşık 750 nanometre) ışık gönderiyor demek. Bir dergi sayfasında kırmızı renk gördüğünüz zaman ise bu, kağıdın üzerindeki pigmente düşen ışığın, kırmızı renk dalgaboyu haricinde diğer dalgaboylarının pigmentte soğurulması demek. Bu sebeple, baskıcılıkta kırmızı-yeşil-mavi renkleri kullanmak yerine, KYM renklerinin ikili kombinasyonları olan turkuaz (yeşil+mavi) – mor (kırmızı+mavi) – sarı (kırmızı+yeşil) (ve turkuaz, mor, sarıyı karıştırırsanız siyah) renklerde pigmentleri kullanmak daha pratik oluyor. Bu gif’te turkuaz-mor-sarı renkler kullanılmış.

İnsan gözü üç renge duyarlı. Her hayvan için ise geçerli değil bu. Köpekler iki renge duyarlı: mor ve sarı. Renkleri göremiyorlar değil, görebiliyorlar, sadece insanlardan daha az renk görebiliyorlar. Güvercinlerde dört renk reseptoru var ve insan gözünün göremediği dalga boylarını da görebiliyorlar. Mantis karidesinin gözü 12 renge duyarlı! Mantis karidesi gibi bir göze sahip olsaydık fotoğrafçılık nasıl değişirdi bir düşünün.

(Mantis karidesi, George Grall, National Aquarium)

Bilgecan Dede.

 

(Johannes Vermeer, Inci kupeli kiz)

The following two tabs change content below.

Bilgecan Dede

Hukuğa kafası basmadığından meslek okuluna gitti bu. Ondan sonra gâvur bir ustanın yanına çırak verdiler eli iş tutsun diye, çok şükür ustalığını kazanmış ondan, şimdi de usta olmuş çalışıyor. Eli yüzü düzgün biriyle de evermişler. Ben diyorum, “Bak ileride torun combalak olacak, gel bir şirkette işe başla.” Ama dinlemiyor ki, asi biraz bu.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.